Yasa dışı bahis: Türkiye’de sektör devletin müdahalelerine rağmen neden büyüyor? BBC News Türkçe
Başvurunun reddedilebilmesi için birkaç durumun varlığı söz konusu olmalıdır; yabancı ülke adli veya idari makamlarınca verilen kararla ilgili olarak Türkiye’de açılmış ve halen görülmekte olan veya reddedilmiş bir dava bulunuyorsa başvuru reddedilir. Bunun yanında Türk kamu düzenine açıkça aykırı olan kararlar gerekçesi belirtilmek suretiyle reddedilir. [97] Oysa, 3461 sayılı kanunda TFF üzerindeki siyasi iradenin gözetim ve denetim yetkisi çok daha fazla idi; örneğin kanunun 5. Maddesine göre Genel Kurul’a katılacak (B) tipi üyelerden beşini spor alanından tanınmış kişiler arasından Başbakan tespit etmekte; 6. Maddesine göre Genel Kurul, yapılacak seçim sonucu en çok oy alan üç kişiyi Başbakan’a sunmakta; 7. Maddesine göre Başbakan bu adaylardan birini TFF Başkanı olarak atamakta idi. Maddesinde ise, TFF’nin tüm faaliyet ve işlemleri Başbakanlığın gözetim ve denetimine tabi olduğu belirtilmekte idi. 3461 sayılı kanunun seçimle ilgili hükümlerinde değişiklik öngören 3524 sayılı kanun ise, bu gözetim ve denetim yetkisini daha ileri boyutlara taşımış ve 3461 sayılı kanuna eklediği geçici madde ile TFF Başkanı’nın doğrudan Başbakan tarafından seçileceğini öngörmüştü. 3461 sayılı kanunun TBMM’deki görüşmeleri sırasında ve sonrasında TFF’nin özerkliğe kavuşturulduğu “müjde”si karşısında 3524 sayılı kanunun getirdiği düzenleme, “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” deyimini ister istemez düşündürtmektedir. TFF olağan genel kurulları, dört yılda bir futbol liglerinin tescili tarihinden itibaren en geç kırk beş gün içinde, olağan mali genel kurulları ise her yıl Haziran ayında yönetim kurulunun belirleyeceği tarihte toplanmaktadır. Genel kurulun olağanüstü toplantısı ise, gerektiğinde, genel kurul toplam üye sayısının %40’ının noter kanalıyla yazılı başvurusu, TFF Yönetim Kurulu’nun kararı veya spordan sorumlu Devlet Bakanı’ın çağrısı üzerine gerçekleştirilir. Olağan ve olağanüstü toplantı yeter sayısı, üye tam sayısının yarısından bir fazlasıdır.
Tez, yukarıda belirtilen hususları kapsayacak şekilde askeri disiplin hukukunu geniş ve kapsamlı biçimde ilk kez irdeleyecek olması bakımından önem arz etmektedir. Aşırı alkol tüketimine bağlı bedensel ve ruhsal sağılığı bozulan kimse, çoğunlukla şiddete ve taşkın birtakım hareketlere de başvurmaktadır. Artık şiddet gören eş bakımından evliliğin derinden sarsılmadığını söylemek yahut çekilmez hale gelmediğini söylemek mümkün değildir. Bu noktada şiddetin özel bir boşanma sebebi olduğunu ve sırf bu sebeple bile başkaca hiçbir araştırma yapılmaksızın boşanma karar verilmesi gerektiğini söylemek mümkün. Genellikle boşanmada kusurlu olan alkol bağımlısı eş aleyhine nafakaya hükmedilmektedir. Bu noktada dava devam etmekteyken tedbir nafakası gündeme gelir. Diğer yandan eşler boşanmış olsa da ebeveynlerin çocuklara bakma yükümlülüğü devam ettiğinden, velayet hakkı kendisinde olmayan kusurlu eş bakımından iştirak nafakasına hükmedilebilecektir\. Heyecan dolu slot oyunlarında dönüş yap, gerçek ödüller kazan. paribahis\.
- Türk Ceza Yargılamasında muhakeme iş ve işlemleri, bir suçun işlendiği izlenimini veren bir halin cumhuriyet savcısı tarafından öğrenilmesi ile başlar.
- Boşanma davasının aile hukuku kapsamında olması ve verilen kararların daha hızlı Türkiye’de geçerli hale gelebilmesi için farklı düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” adı altında Kanun Teklifi verilmiş olup, bu Teklifinin 29. Maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlığı altında 217/A maddesi ile yeni bir suç tipinin eklenmesinin amaçlandığı görülmektedir.Bu yazımızda, TCK’ya eklenmesi teklif edilen 217/A maddesinde düzenlenmesi önerilen suç incelenecek ve bu suç tipine ilişkin eleştirilerimize yer verilecektir. Maddesinde düzenlenen kasten öldürme suçunun, TCK m.82/1’in (a) bendinde öngörülen nitelikli hallerinden birisi olan, öldürme fiilinin tasarlayarak işlenmesinden ne anlaşılması gerektiği, kusurluluğu etkileyen nedenlerden olan haksız tahrik hükümlerinin tasarlayarak öldürme suçunda uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirilecektir. Esas itibariyle; “tasarlama”, bilerek ve isteyerek, yani kasten insan öldürme suçunda kastın en yoğunlaşmış hali olduğundan, tasarlayarak (insan) öldürme suçu denilmesi yeterli olmakla birlikte, “kasten (insan) öldürme suçunun tasarlayarak işlenmesi” nitelendirmesi de kullanılabilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunda ve “kuvvetler ayrılığı” ilkesini benimsediğinde tartışma bulunmamaktadır. Anayasa m.2’de hukuk devleti, m.9’da “kuvvetler ayrılığı” ilkesi, m.11’de Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü, m.138/4’de de yargı kararlarına herkesin uymak zorunda olduğu açıkça ifade edilmiştir. Tüm bu ilke, esas ve hükümler; hukuk güvenliği hakkı başta olmak üzere, “eşitlik” ve “adalet” ilkelerinin de güvencesini oluşturur. Bununla birlikte; pratikte yargı kararlarının, özellikle Anayasa Mahkemesi ve idari yargı kararlarının infazında sorunlar yaşandığı ve bazı yasa değişiklikleri ile yargı kararlarının aşıldığı görülmektedir. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) m.216’da düzenlenen Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçunun tatbikinde dikkate alınması gereken hususlara ve uygulamada yaşanan sorunların Anayasa ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) tarafından güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler açısından yarattığı sakıncalara daha önceki yazılarımızda değinme fırsatımız olmuştu . Bu yazımızda, daha spesifik olarak, TCK m.216/3’de düzenlenen Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama suçu hakkında birtakım tespit ve değerlendirmede bulunulacak ve Anayasa Mahkemesi (AYM) ile İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) kararlarından örnekler sunulacaktır. Böyle bir durumda, Cumhuriyet savcısının icra dosyasına müdahale edip edemeyeceği veya herhangi bir işlem yapabilme yetkisinin bulunup bulunmadığı konusunda tereddütler yaşandığı görülmektedir. Yazımızda; sahtecilik ve dolandırıcılık iddiasına konu olduğu ileri sürülen kıymetli evrakla ilgili bir örnek üzerinden bu tür bir tereddüdün nasıl giderileceği, böyle ihtilaflar gündeme geldiğinde Cumhuriyet savcısının soruşturma evresinde hangi yetkilerini kullanabileceği kısaca açıklanacaktır.
Maddesindeki aleniyet prensibine aykırı olduğunu belirtmiştir[599]. Özel tekerrürün uygulanabilmesi için, aynı konuda daha önce alınan cezanın sicilden silinme süresi içinde tekrar işlenmesi gerekmektedir. Disiplin cezalarının sicilden silinme süreleri ise, 657 SK’nun 133. Buna göre, uyarma ve kınama cezalarının uygulanmasından itibaren 5 sene, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezası bakımından 10 sene geçtikten sonra yetkili amire başvurularak, verilmiş olan cezaların sicil dosyasından silinmesi istenebilecektir. Memurun belirtilen süre içindeki davranışları bu isteğini haklı kılacak nitelikte görülürse (kademe ilerlemesinin durdurulması cezasında yetkili disiplin kurulunun da görüşü alınarak), isteğinin yerine getirilmesine karar verilecek ve bu karar memurun sicil dosyasına konulacaktır. Devlet memurluğundan çıkarma cezasında ise cezanın sicilden silinmesi kabul edilmemiştir. Tekerrürün uygulanabilmesi için, işlenen yeni fiilin anılan süreler içinde olup olmamasına bakılacaktır. Söz konusu sürelerin geçmesine rağmen yetkili amirin disiplin cezasının silinmesi isteğini kabul etmemesi tekerrür bakımından önem taşımayacaktır.
Maddede de her nöbet yeri için nöbetin cinsine göre bir talimat yapılacağı belirtilmiştir. Maddede sayılanlardan başka hal ve hususların nöbeti ihdas eden amir ve makam tarafından nöbetin nitelik ve özellikleri dikkate alınarak talimat olarak düzenlenmesi mümkündür[152]. Nöbetin cinsine göre alınması gerekli ilave tedbirler ve talepler “özel talimat” biçiminde düzenlenmektedir. Talimatta belirtilen hükümlere uygun olarak nöbet görevini ifa etmeyen nöbetçi bakımından bu suç oluşur[153]. Suçun faili üst veya amir konumunda bulunan asker kişilerdir. Devlet memurlarının emrinde çalışan askerlerle aralarında astlık-üstlük ilişkisi bulunmadığından, onlar tarafından bu suç işlenemez. Ancak amir olan asker kişilerin, emirlerinde görevli Devlet memuru aleyhine bu suçu işlemeleri mümkündür.